Saturday, August 23, 2008


GELENEĞE YASLANMAK

Yurt dışında gezilere gittiğimde bir şey çok dikkatimi çekti. Özellikle Malezya’da ve Çin’de dikkatimi çeken şey, her şeyin bir şekilde geçmişle ilintili olmasıydı. Aynı şeyi Almanya’nın değişik kentlerinde de gördüm.

Honk Kong’ta gördüğüm bir gökdelenin Malezya’da gördüğüm bir gökdelenden farklı olduğunu söylesem size çok çarpıcı gelmez değil mi? Ama İstanbul’u aklınıza getirin ve bunun üzerinde tekrar düşünün derim. İstanbul’da yüksek bir binaya baktığınızda Osmanlı izlerini görüyor musunuz? Ben göremedim, belki de mimar olmadığım içindir. Ama nasıl oluyor da Malezya’daki bir gökdelenle Hong Kong’taki ya da Schenzen’deki gökdelenlerin farklı olduğunu anlayabiliyorum? Demek ki aralarında bir fark var.

Bu durum beni üzüyor. Osmanlı hayranı olmamız gerekmiyor. Ama Osmanlı hayranı “olmamak” zorunda da değilim. Bir Çinliyle ya da Almanla konuşurken arkadaki mirası “gümbür gümbür” hissediyorsunuz, neden ben geçmişimi “cami avlusuna” bırakayım. Yabancıları ülkeme konuk ettiğimde onlara ne anlatacağım, bizi bir gün sokakta bulduklarını ve geçmişimizin karanlık olduğunu mu? Yabancı misafirlerimiz İstanbul’a neden geliyorlar? Hamburger yemeye mi? Bir keresinde Üsküdar’da cami avlusunda iki İspanyol turiste rastlamıştım. Birisi mimardı ve bana Mimar Sinan’ın çalışmalarıyla ilgilendiğini söyledi. İstanbul’a onun için gelmiş. Ben de çok sevinmiştim, “sağ olsun, Mimar Sinan” diye içimden geçirmiştim. Evime konuk ettiğim yabancı misafirler, bana hep geçmişimizden, köklü özelliklerimizden söz açıyorlar. Evdeki modern araçlar değil, hat yazıları, tezhipler v.s. ilgilerini çekiyor. Düşünün bir yabancı bir ülkeye neden giderdiniz, sizde olanları görmek için mi?

Elbette, zaman zaman yabancı bir ülkede size ait şeyler bulmak hoş oluyor. Bir bardak çay ya da Türk mutfağını görebilmek hoş. Belki daha hesaplıysa alışveriş yapmak da harika oluyor. Ama genel olarak, yabancı bir ülkede benim aradığım hep farklı olan ve geçmişi olandır.

Bunları neden anlatıyorum açıklayayım. Neşet Ertaş dinlemekle köylü olacağını sanan, modern olduğunu ispatlamak için delice çırpınan insanlar görüyorum. Keyif aldığı için değil, muhafazakar olmadığını göstermek için sarhoş olana kadar içen insanlara rastlıyorum. Bu üzücü bir şey. Keyif almak için değil de, modern olduğunu göstermek için içmek ya da buna benzer bir şey yapmak bana çok garip geliyor. Aksine ilkeleriniz olduğu için içmemek ya da başka bir şeyi yapmaktan kaçınmak, insanlarda saygı uyandırıyor. Aslına bakarsanız, paylaşmak için değil, sizi kendilerine benzetmeye çalışmak için çırpınan insanlarla görüşüyorsanız, dikkatli de olun derim. Ben bu tür insanların görünmeyen başka bir amaçları olduğunu düşünmüşümdür her zaman.

Paylaşmak çok farklı bir kavramdır. Sözgelimi Çinlilerle yemek yerken çubuk kullanırım, eğlenceli olur, hoşlarına gider. Bana karşı daha açık olurlar. Fakat çubukla yemek yiyişim, Çin kültürüne karşı kör bir hayranlık duyduğum için ya da çatal-kaşık kullanmaktan utandığım için değildir.

Bunu dil öğrenmeye benzetiyorum. Kendi ana dilini gerektiği kadar bilmeyen, onu hissedemeyen başka dillere de saygı gösteremez ve fazla da öğrenemez. Yabancı kültürleri takdir etmek de önce kendi kültürünü tanımaktan geçiyor. Geçmişi her şeyiyle onaylamak zorunda değiliz, ama tanımamız gerekiyor diye düşünüyorum.
-----------------------

SAVAŞ ŞENEL KİTAPLARI

AZ ACILI VE KALICI İNGİLİZCE-YABANCI DİL ÖĞRENMEK İÇİN PÜF NOKTALARI
Kitabın Tanıtım Yazısı
Kitabın Facebook sayfası
Kitabı buradan satın alabilirsiniz: Kitapyurdu.com

(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)

ÇAY SAATİ İÇİN HAFİF YAZILAR


(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)




(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)
-------------------

No comments: